Düşünceler — XI : Sorun Ne?
Mart ayından bu yana gelişmiş olan bir fikir ve ortaya çıkması gereken bir ürün var. Ancak ürünü gerçekten doğru aşamalardan geçirdik mi? sorusuna cevap arıyoruz yada arattrıyorlar.
Şimdi canım bu aralar baya sıkılmaya başladı aynı şekilde fikir sahibi dostum da. Neden canımız sıkılıyor? Bakın güzel bir fikriniz var, bundan artık eminiz oldunuz yani evet bu fikir birebirde karşılığı olmayan yada anlayacağınız şekilde rakibi olmayan ve düşünüldüğünde hatta biz düşünmekle de kalmadık anketler yaptık birebir görüşmeler hatta esnafın ayağına direk gidecek şekilde temaslarda bulunduk ve gerçekten bu fikrin işe yarayacağını insanlarında kullanacağına kanaat getirdik. İyi tamam, yani ortaya atılmış bir fikir var, destekleyen yani kullanacağını ve bir çözüm getireceğini düşünen insanlarda var, iyi güzel buraya kadar sıkıntı da yok peki neler eksik? Bize göre eksik olan şeyleri anlatayım. Biz üniversite öğrencisiyiz ve bir yerde çalışıp da gelir elde eden insanlar değiliz. Burslarımız var ama anca bize. Ailelerimiz çalışıyor arada bizde destek atıyoruz, çalışıyoruz onlarla, tamam bunu da geç, yani para yok işte da anla. Fikrin ortaya çıkması için artık paraya ihtiyaç var. Peki parayı nasıl elde edeceğiz? Çözüm fikri destekleyen ve paraya sahip insanları bulup ikna etmek.
Ülkemizde girişimcilik kavramı kimilerine göre bir kaç yıldır aktif kimilerine göre “ya zaten biz doğduğumuzdan beridir girişimciyiz abi”. Şimdi benim bahsettiğim girişimcilik böyle Amerikan vari garajda yada üniversite yurtlarında gelişen fikir ve girişimlerle alakalı. Bizim ülkemizde belki garajdan çıkan fikir daha yok ama eskilerden en bilindik yemeksepeti var desem herkes bilir. Ve fikrin sahibine göre değişir tabi ama bence iyi bir fiyata alıcısı da oldu diyebilirim. Neyse geçelim bunları. Şimdi sıkıntı şurada yada burada. Derdimiz ülkede bu para sahibi olan adamlar ve kendine kuluçka merkezi diye saçma, böyle beni tiksindiren bi isim alıp fikir büyüten yerler var ya bunların bir derdi var oda fikir elemek hatta fikir süzmek, geri göndermek, gelişmesine mani olmak, hayal kırıklarına uğratmak, adam kayırmak, tipine bakıp insan elemek, utanmasalar maddi gelirine, rengine, cinsiyetine bakacaklar ya belli etmiyorlar. Hani şey vardır ya işte polis okuluna girmek istersin alırsın ygs den puanı yeterlidir sonra mülakatlara geçersin orada başlarlar adam kayırmaya işte senin kilon 1kg fazla hatta sen 500gr fazlasın giremezsin, işte senin boyun 1.64 ama bize 1.65 lazım giremezsin. Ya Allah aşkına bu zamana kadar herkes bir polis görmüştür polisin bi boyuna kilosuna bakın, dersin ki bu adamla kovalamaca ya girsem adam yarıda tıkanır gider. Ne oldu bu baştaki eleme, ne işe yaradı, adam formunu korumamış göbek yapmış ama polisliğe devam. Şimdi sivriler der ki kendin diyorsun ya işte fikirde sonra göbek yaparsa diye eliyorlar. Ben ondan bahsetmiyorum. Bakın fikir yatırımcı tarafından beğeniliyor evet sonra diyor ki Canvas yaptın mı? Value ne durumda Business modelin nerede? Early de misin yoksa Kazıma takıldın mı? Yetmez miş gibi birde etkinliklere katılmalısınızdır. Orada önce yatırımcıların gözüne girersiniz, böyle fikrim var deyip kendine kız arkadaşı edinmek çevre yapmak için “arkadaşlık sitesi kurucam ben” sosyal ağ yapıcam ama daha da sosyal olucak yani öyle böyle değil” yani tinder varmış facebook varmış twitter, skype, google plus, linkedin’i geç işte etkinlikte olacak mış ama sen eventbrite, meetup, etkinlikçim, hello falan bunları bırak ya bir kenara deyip fikrini parçalaya parçalaya anlatanları da dinlersin sonra seni dinlerler ağzı açık bakarlar kafada “oha abi bizimki de fikir mi adamların düşündüğüne bak” der ama kafada der bunu, sonrada bizim fikre derki “SORUN NE?”. Bende kafada derim ki “lane… ola.. kaf… basma..” gibi şeyler işte. Fikri anlatırken zaten sorun ortada dır ve çözümde kendiliğinden gelir. Genelde ben insanlara anlaya bileceği en basit seviyede örnekler vererek anlatırım ama adam bana sanki bütün konuştuklarımı dinlememiş gibi hala sorun ne deyince orada bir durup düşünüyorsun. “Ulan ben mi derdimi anlatamıyorum yoksa milletin kafa mı bas…” gibi şeyler.
Sorun bizim insanımız. Sorun kendini geliştirmeyen beyinler. Sorun bilmediğini bildim zannedenler. Sorun bilmiyorum diyemeyenler. Sorun karşısında Türk varken kelimelerini ingilizce seçenler. Sorun kafayı Einstein gibi yapıp sonra birilerini parayla destekleyip üstüne iki de kitap okuyup sonra emekliye ayrılır gibi oturduğu yerden para kaldırıp üstüne birde kendisinin yapmadığı dalavereleri insanlara “yapmalısınız” zorunluluğunda bırakıp fikri üretmelerini, gelişmelerini kısıtlamak, karamsarlığa sürükleyip kendine daha fazla pay bırakan beyinlerde.
İki gündür canım sıkkın o yüzden bu nefret. Ya beni bırak tamam mı? Ben İstanbul’da yaşayan istediğim zaman istediğim yere gidebilen, üniversite okuyan, elinde imkanları olan bir insanım. Peki Anadolu’nun bir noktasında gerçekten bir şeylere çözüm bulmuş ve fikri olan ama imkanları olmayan insan ne yapsın be adamlar. Lan adam ne etkinliğe gidebiliyor ne üniversiteye gidebiliyor nede fikrini dinleyecek adam bulabiliyor. Bak aklıma gelmişken şunu da söyleyeyim bazı etkinlik yapan Türkiye’de kendini tek el belirleyen euro ile para toplayıp sonrada editörü tarafından “bence uygun fiyat değerlendirin” diyen güya girişimciyi düşünen, fikri olan öğrenciyi düşünen adamların biri var, anladınız siz onu zaten euro deyince akla gelir. Be adam girişimciyi nasıl tanımlıyorsunuz çok merak ediyorum . Yani her girişimcinin babası holding sahibi mi?. Her girişimci 30 dayanmış işinde gücünde adam mı? Bu ülkede fikri olan insanın %70 genç ve daha üniversite okuyan adamlar. E sen bu adamlara “bakın indirim var” deyip ama euro ya kulum dersen işte orada gerçekten samimiyetin elden gider. Yukarıda ne diyordum. İşte beni bırak yani fikrini doğru insana ulaştıramayanlar ne oluyor bu ülkede? Ben ulaştırdım da ne oldu bu zamana kadar, halan debeleniyoruz bize yazılımcı lazım, bize destek lazım diyoruz ama herkes ortada ama hiç kimse ortada değil. Üniversitelerimiz var, kuluçka saçmalıklarımız var, ulaşan ulaşır, tabi tabi kesin öyle zaten. Birde haber yaparlar, blog yazarlar “Neden hala bir facebook’umuz yok?” Neden acaba? işte demin derdini yandığım saçmalıklardan dolayı olmasın? “Devlet destek atıyor ya?” Evet Allah razı olsun karşılıksız destekleri var, yatırımcı yine hisse istiyor ama devlet onuda istemiyor ama işte böyle internete tamamen dayalı bir sistem olunca orada da sıkıntı yaşıyoruz. Yani güzel etkinlikler, güzel yatırımcılar, merkezler, güzel insanlar var evet ama bunları aşabiliyorsan bravo artık bir girişimcisin?
İkinci Bölüm: Eski, birikmiş öfke!
Birde yine aklıma gelmişken. Bu bizim ülkede kendine rütbe veren kendine meslek tanımlayan ama mesleğinden bi haber yada üni. bitirmiş ama ne kendini tanıtabiliyor nede kendi işini. Bak buradan yazıyorum, okur okumaz. Bana ne yansıttıysa onu söylüyorum. İlk fikri görüşmek için gittiğimiz bi adam vardı. Adam kendine Prof. diyor. yani profiline bakınca, üniversiteye bakınca, birde o linkedin hesabı ne öyle ya, doldurmuş doldurmuş, bir şeyler bir şeyler ama? Diyorsun ki bu adam tam bizlik, işte bu adam bize destek çıkar, işte bu adam bize yazılımda destek atar? Kendisi madenciymiş. Detay vermeyeyim. Neyse gittik adamla görüşmeye, daha önceden randevu verdi bize. Ama gittiğimizde bizden bi habermiş gibi davrandı, biz hatırlattık kendimiz adama. Neyse böyle böyle dedik adam bakıyor. Sonra mac’in den bir şeyler karaladı “ya dedi zaten twitter var” bak bunu dedi ya bizim şartel bi attı neyse neler yanlış neler eksik anlattık “ya dedi twitter da keywords var” bak bunu dedi biz iyice … Baktık adamda ne profluk kalmış, ne vizyon, nede empati. Adamla görüşmeyi kısa geçip çıktık oradan. Birde pişman olduk ki fikri anlatan bir sunum hazırlamıştık onu adama bıraktık. Ya bak bide demez mi “ bizim çocukların bir fikri var” ee “ işte bu araba plakalarından araç sahiplerini sosyalleştirme” dank dedi benim kafa, yapıştırdım lafı. Be mubarek senin o çocuklar fikri bulmamış çalmışlar. Edelkrone bileniniz var mı? bilmiyorum. Türk markasıdır. kamera ürünleri üretiyorlar deyim gerisini araştırın. İşte onların youtube da bir olayı oldu “Başka bir şey” adı altında. onu da araştırın. İşte orada bu ekip, bu fikri çok daha öncesinde üretti prototip de yaptılar ve bende adama bu fikri sizin dahi çocukların buradan yürüttüğünü söyledim ama adam dinler mi “neyse” deyip geçti. işte düşünün durumu. Daha bunu anlatmayayım hatırladıkça canım sıkılıyor. Bana şunu da demeyin “Ya daha siz, dün bir bugün iki ne olmuş bunda?” sakın demeyin. Etkinlikten etkinliğe koştuk, gözlemlediklerimizi anlatsam “vay halimize dersiniz”.
Bir başka durum. Adama diyorum ki ne işle uğraşıyorsunuz. Çünkü biz yazılımcı aradığımızı bilen bi abimiz bize dedi ki bi etkinlikte “gelin çocuklar birde bu arkadaşa anlatın” anlattık. Adam dedi ki “ionic var” tamam var da mubarek ne fikrin detayını öğrendin ne anlatmamıza destek oldun nede kendinden bahsettin. Bu “ionic var” deyince benim tepe attı yine. Neyse dedim ki ne iş yapıyorsunuz. “Yazılım müh.” tamamda hangi yazılım? “İşte java felan” ya ben diyorum ios, swift adam bana java, ionic felan diyor. Geçiyorum bunu da buda beni sıkıyor. Öbürü geliyor bizimde fikrimiz var öğrenme üzerine. Hangi öğrenme? Bunu da yazmayacağım çünkü bu yazının başlığını oluşturmama neden olan adam bu, canımı sıkıtı. Ama birde gerçekten adam olan adamlar var. Burada bizzat marka ismi vereceğim ThoughtWorks Türkiye çalışanları. Buraya gitmemize yine o bize yardım eden abimiz destek oldu. Bir etkinlikte buluşturdu bizi Allah razı olsun. İşte adam dediğiniz burada çalışan adamlardan olur. Fikirleri var, fikirlere açıklar, analiz ediyor, sorguluyor, tartışıyor, örneklendiriyor, yorum yapıyor, ne yapmalıyız düşündürüyorlardı. Halen de akıllarındayız. Kendilerine iş hayatlarında başarılar diliyorum. Bizim için faydalı bir ekiptiler. Neyse daha fazla öfke kusmayacağım ve bu yazıyı buralarda bitirmek istiyorum.
Gerçekten fikirlere destek var mı? Gerçekten bu ülkede bir gün facebook çıkar mı? Bunu ilerleyen zamanlarda göreceğiz. Bu yazıyı okuyup “bana hakaret etmişsin, benim hakkımda böyle mi düşünüyorsun” diyenleri bekliyorum, konuşalım aydınlanalım.
Fikir hakkında daha önce yazmış olduğum yazı için : buraya tıklayın.